Basit Yaşa / Live Simple!

Öncelikle kendinizden bahsedebilir misiniz?( İsminiz, kaç yaşındasınız, mesleğiniz gibi )


 İsmim Mustafa İjaz. 29 yaşındayım. Arkes Kreatif Fikirler’de metin yazarı (copywriter) ve konsept tasarımcısı olarak çalışıyorum. Bununla birlikte Bilim Tarihinde master yapıyorum.

 – Simple Living felsefesini ilk nasıl öğrendiniz?


 Antalya’da bir yörük aile geleneğiyle büyüdüm ve bu da modern hayatta basit yaşama motivasyonumu besleyen şeylerden birisi oldu. Yörük, yürümekten gelir. Yörükler yürür çünkü. Yürümek için hafif olmalısınız. Çok fazla yük edinmeden, doğayla ve kendinizle barışık bir şekilde yaşamaktır yörüklük. Akdeniz Toroslarında dedemle geçirdiğim çocukluk günlerinde, doğada çok az şeyle nasıl bir yaşam kurulabileceğiyle ve bu kadar az imkanın ve eşyanın içinde ne kadar çok mutlu olduğumuzla ilgili hatıralar oldukça berrak zihnimde.

Basit yaşam benim için o zamanlar ne zorunluluk ne de bir seçimdi. Kendiliğinden, doğal gelişen, organik bir şeydi. Adeta içine doğmuştum. Sabah güneşin keskin ışığıyla uyanır, gece gökyüzünün büyülü yıldızlarını seyre dalar,  akşam erkenden yemeklerimizi yer, elektriklerin olmadığı dağ evinde odun ateşinde demlenmiş çayımızı içerken büyüklerin sohbetlerini dinler ve sonra erkenden uyurduk. Yaşam basit ve berraktı.

 Doğada olmak bize yalın olmayı öğretir. Özümüzle yetinme, farkına varma, bütün kaynakları israf etmeden kullanma, eşyaların gölgesinde değil de, kendi öz nefesinle kendin olmanın hafifliğine vararak özgürleşmeyi tattırır doğa. Güneşle ve Ay’la senkronize olmayı, yani gece ve gündüzle, ışık ve karanlıkla..Suyla, toprakla, ateşle, ağaçla, bitkiler ve hayvanlarla. Doğa sizin ışığınızı yansıtmanız için var. ve o ışık ‘basit yaşayarak’ ortaya çıkar.

Günümüzde insanların %75i şehirlerde yaşamakta. İnsanoğlu kendini küçücük daracık betonarme şehirlere gönüllü hapsettiği sürece basit yaşamayı öğrenmek çok zor. Çünkü büyük kentler insanı doğadan koparıp kendi dinamikleriyle varolmaya zorluyor. Bu dinamikler: ‘daha çok tükettiğin takdirde değerlisin ve mutlusun’ (öz-saygı eksikliği) , ‘ancak daha çoğuyla yaşayabilirsin’ ( açlık korkusu) gibi, ‘helmin mezid’  çılgınlığı türünden şeyler.

  ‘Metropol günahlarının sebebi doğadan kopuş’ demek geliyor içimden. Doğal yaşamdan uzak bir hayat ‘sorgulanmamış’ bir hayat demek çünkü.  Öylesine, -miş gibi bir hayat.

 -Kendi hayatınıza uygulamadan önce nasıl bir yaşam tarzı sürüyordunuz?

 Basit yaşamın ne kadar hakkını verebiliyorum tartışılır. Günümüzde şehirlerde gittikçe de zorlaşıyor bu. İhtiyacımız olmayan şeyler bize ihtiyaç gibi gösteriliyor ve insanlar aslında hiç ihtiyacı olmayan şeylere sahip olmak için amansız bir hırsın içine giriyorlar, borçlanıyorlar, adeta kendilerini kaybediyorlar. Bir an durup ‘gerçekten neye ihtiyacım var?’ sorusunu sormaya cesareti yitirmişiz. Yapay gıdalarla, yapay duygularla, yapay hayatlar yaşıyoruz.  Egolar tavan yapmış. Teşhirde zirveleri zorluyoruz. Böyle bir ortamda ‘Basit yaşam mı? Pardon, o da ne demek?!’ diyoruz yaşam tarzımızla. Basit yaşamak kısaca Ego’suz yaşamak demek aslında. Sosyal medya  basit yaşamayı zorlaştıran bir şey mesela. Sosyal medya çarkı ‘ego’ üzerinden dönen bir şey.

Üniversite eğitimim sırasında Erasmus programıyla Danimarka’ya gittim ve İskandinav kültüründen oldukça etkilendim. Bu deneyim kafamdaki simple living, ‘less is more’ felsefesini pekiştirmemi sağladı. Kopenhag’da insanlar ‘title’ı (prof.’lar dahil) kullanmıyor, içinde milletvekillerinin de olduğu çok geniş bir halk kitlesi (10 kişiden 9’u) bisiklet kullanıyor, binaların çoğunda tabela bile bulunmuyor. Marketler akşam altıda kapanır ve haftanın her günü açık olmaz. Hayatın her alanında bir sadelik, yalınlık ve dolayısıyla kolaylık görürsünüz. Daha çok gülen insan, daha az çalışma saatleri. Dünyadaki en mutlu şehirler sıralamasında Kopenhag’ın ilk sırada olmasının altında belki de bu ‘basit yaşam’ normları var.

 – Simple Living’ i uyguladıktan sonra hayatınızda değişen şeyler oldu mu?

 Kopenhag’ta hayatıma kazandırdığım üç alışkanlık: Gittiğim her yere sırt çantasıyla gitmek, öğlen yemeğimi (sandviç) evde hazırlayıp öyle dışarı çıkmak ve bisiklet kullanmak. Bunlar basit ama çok etkili yaşam pratikleri oldu hayatımda. Türkiye’ye döner dönmez ilk iş olarak kendime bisiklet aldım ve çok faydasını gördüm. Erzurum gibi karın kışın olduğu bir yerde üniversiteye bisikletle gidip geldim ve soğukta otobüs beklemekten kurtuldum. Ve istediğim yere kendi enerjimle gittim. :)

 Erzurum’da uzun süre et yedikten sonra et yemeyi bıraktım ve pesketaryan olmayı seçtim. Bu da bana dışarıda ne yiyeceğim konusunda müthiş bir kolaylık sağlıyor. Ne eti yiyeceğimi düşünmek yerine hiç yemiyorum. Asitli içeçekler içmiyor, hazır gıdalardan mümkün olduğu kadar uzak duruyorum. Doğru beslenmek de ‘basit yaşamın’ önemli konularından birisi. Zira, İnsan yediğidir (We are what we eat).

Basit yaşamak deyince aklımıza şunlar gelmeli diye düşünüyorum,

-Daha az karbon ayak izi

-Daha az su ayak izi (bu çok önemli gerçekten)

-Daha az tüketim, daha çok empati

-Daha az şikayet, daha çok şükür

-Daha çok zaman. Kendimiz, eşimiz ve çocuklarımız ve dostlarımız için. Okumak ve düşünmek için.

-Basit yaşam sayesinde, ruhsal, duygusal ve fiziksel yönden daha sağlıklı ve huzurlu oluruz çünkü evimiz, bedenimiz ve zihnimiz temiz, sade ve açıktır. Uyku saatlerimiz düzenlidir.

– Basit yaşamak bizi zengin eder. Çünkü ihtiyacımız olmayan şeylere para harcamayız:)

-Basitlik özgürlüktür, müstağniliktir.

Olduysa, yakın çevrenizde sizdeki değişikliği fark edenlerin tepkisi nasıldı?


 Geçenlerde  bir arkadaşım, peygamber efendimizin (s.a.s) “Siz işitmiyor musunuz? İşitmiyor musunuz? Sâde yaşamak îmandandır; sâde hayat sürmek îmandandır.” (Ebû Dâvûd, Tereccül, 2) hadisiyle ilgili yapacağı bir sunum için yardım istedi.  Böyle bir konuda akla ilk gelen isimlerden olmak çok güzel bir duygu.

-Size göre avantaj ya da dezavantaj diyebileceğiniz noktaları var mı?


Elbette basit yaşamak hiç kolay değil. Yalınlık her zaman cesaret isteyen bir şey. Basit yaşam pratikleri hayatımızda adeta domino etkisi  yaratıyor. Başta zorlanılsa da sonrasında kapılar tek tek açılmaya başlıyor.

Basitlik düşüncesinin kullanımıyla ilgili bir örnek vermek. Bilimin dehası Einstein tüm hayatını fiziği tek formülle ifade etmek üzerine geçirdi. Enerjiyle kütle ve ışık hızı arasında kurduğu bağıntı tüm fiziğin özüdür bir bakıma. Büyük beyinlerin hayatına baktığımızda onlar da hep basitliği hedeflemişlerdir. Bilmek demek ‘basitleştirebilmek’ (simplify) demektir.

-Yakın çevrenize tavsiye ediyor musunuz?


Benim tavsiye etmeme gerek yok. Öncelikle Allah-u Zülcelal hazretleri zaten bizi basit yaşamaya davet ediyor: Çoklukla böbürlenmek sizi, kabirleri ziyarete kadar oyaladı. Bundan sakının.’  (Tekasür 1-2-3)

Bizler hasırda uyuyan  ve kalkınca hasırın izleri tenine geçen bir peygamberin ümmetiyiz çok şükür. Ve yine sahabe efendilerimizin (r.a. ecmain) hayatları bizi buna teşvik eden hatıralar, menkıbelerle dolu. Yine Bediüzzaman hazretlerinin bir sepete sığan hayatı bize çok şey anlatıyor olmalı.

 -Sizin gibi basit yaşamaya çalışan arkadaşlarınız ya da bir grubunuz var mı?


 Danışman Seçil Ece Yılmaz’la birlikte ‘Yalınlık Eğitimi’ veriyoruz. Türkiye’de de gün geçtikçe bu alandaki talep ve uygulamalarda bir artış olduğunu gözlemlemekteyiz. İnsanlar artık bu modern hayat karmaşasından çok yorgunlar ve daha basit yaşamak istiyorlar. Kurumsal şirketler ve bireyler de daha yalın süreçler, yönetimler, hizmetler istiyor ve bu konuya kafa yoruyorlar.

 -Basit yaşam da sizi en çok etkileyen şey ne? Olmazsa olmaz dediğiniz…


Basit yaşamak için olmazsa olmazım sanırım Su. Düzenli su içmek hem zihnen hem bedenen bizi daha sağlıklı kıldığını düşünüyorum.

Basit yaşamla ilgili etkilendiğim bir diğer şey ise, Hindistan’ı İngiliz sömürgesinden kurtaran Gandhi’nin fikir babası Henry David Thoreau’nun hayatıdır. Henry David Thoreau Walden gölü kenarında kulubesinde yazdığı ‘sivil itaatsizlik’ yazısıyla zulme uğrayan bütün insanlara ilham kaynağı olmuştur. (Bu arada, Henry’nin ‘Doğal Yaşam ve Başkaldırı’ kitabını da arzu edenler okuyabilirler.) 

-Son olarak basit yaşama dair dikkat çekmek istediğiniz ya da püf nokta dediğiniz alternatif  şeylerden bahsedebilirseniz sevinirim…

Bir püf noktası paylaşmak isterim. Uygulaması çok basit. Ne kadar çok eşyamızın olduğunun farkına varmak için tek yapmamız gereken şey; saymak. Eşyalarımızı saydıktan sonra ‘gerçekten ihtiyaç duyduklarım’ ve gereksizler diye sınıflandırmak. Diyelim ki saydık ve 2000 tane de eşyamız olduğunu gördük. Ivır zıvır. Bu sayıyı 1000’e indirebilir miyim diye kendimize meydan okumak. Kolay olmayacak ama bu süreç bize çok şey katacak ve rahatladığımızı, fazlalıklardan kurtulduğumuzu göreceğiz.

Bu konuda bir adım atmazsak Fight Club’dan yumruk yemeye hazır olmalıyız: Sahip olduğumuz şeyler, sonunda bize sahip oluyorlar.

Ps. Bu röportajın gerçekleşmesinde beni motive eden, öneri ve editleriyle katkıda bulunan nişanlım lily’e çok teşekkür ederim. iyi ki varsın. :) 

Basit Yaşa / Live Simple!” için 2 yorum

  1. Sizinle gurur duyuyoruz efendim. Sevmediğiniz title’da -hayırlısıyla- metin yazarı yerine köşe yazarı ibaresini göreceğimiz günleri sabırsızlıkla beklemekteyiz (:

    Beğen

Yorum yapmak DNA'mızda var!