“GERÇEK GİRİŞİMCİLİK” ÜZERİNE MÜLAHAZALAR

-Modern bir dervişten Hz. Mevlana’ya

 

Değer üretmek ve girişimcilik yenilikçi ve sürdürülebilir başarının iki farklı yüzüdür.

Değer üretmeden girişimci olamadığımız gibi, girişimci olmadan da değer üretemeyiz.

Değer üretirken hayata bir bakış açısı katmalıyız.

Öyle bir şey yapmalıyız ki bu hayatı Kolaylaştırıcı olmalı.

Ya da bir probleme çözüm olmalı.

Bir genci hayata bağlamalı, bir çocuğa ufuk olmalı.

Bir anneye yaşama sevinci, bir babaya fedakarlık ve dava azmi katabilmeli.

 Bir fikrimiz olmalı. Fikrimizin heyecanı olmalı.

O fikirle aylarca yatıp kalkmalıyız belki.

Kantinlerde, otobüslerde, dersliklerde, öğrenci evlerinde

 dostlarla fikrimizi paylaşmalı, anlatmalıyız, ciddiye alınmamayı göze alarak.

  

 Büyük düşünmeli, büyük düşler kurmalıyız.

Adam olmayı ve faydalı olmayı dert edinmeliyiz.

Sevmeliyiz. Sevinmeliyiz. Şükretmeliyiz.

Çocukların dualarını ve tebessümlerini almalıyız.

İmkanların azlığından sitem etmeyip,

 Gazâli Hazretlerinin ‘Mümkün Alemlerin En İyisi”

anlayışınca içinde bulunduğumuz hal ve durum ve imkanlar

en iyi hal, durum ve imkandır demeliyiz.

İlahi kudret cimri değil ya, daha iyi bir hal mümkün olsaydı olurdu.

Edebi ve emaneti gözeterek,

Değer üreterek,

Sevindirerek, severek,

Dertlenerek ,

GERÇEK GİRİŞİMCİ  olabiliriz.

Bizim girişimimiz, dünyalık, ego tatmini ve hırs adına değil

İnsana hizmet, Tanrıya hizmettir,

Sevginin özü birdir,

En kutsal erdem, Hayırda Yarışmaktır

Anlayışları gereğince olacaktır.

Şairin dediği gibi;

“âvâzeyi bu âleme dâvûd gibi sal

 bâki kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş”

bir hoş sadâ için üretmek ve girişimci olmak.

 

Markasız iş olmaz.

Marka SİZsiniz.

Giyiminiz , sözleriniz, dostlarınız,

samimiyetiniz, aileniz, kitaplarınız,

eylemleriniz MARKANIZdır.

 

Bir girişim için yola çıktığımızda

sonuçlardan ziyade sürece odaklanmak gerekir.

Ne yaptığımız kadar ( belki daha çok )

 NASIL yaptığımız daha önemlidir.

Yaparken de İSTİŞARE kültüründen

 ve sünnetinden uzak durmamak gerekir.

İstişaresiz iş yapanın başarısız olması kaçınılmazdır.

Ürettiğimiz değer yada işe ne kadar çok kişiyi

dahil edebilirsek o ölçüde çabuk büyürüz.

Ve ve ve en önemlisi, ister başarılı olalım ister başarısız

ama  MÜTEVAZİ olmaktan vazgeçemeyiz.

Mütevazi ve samimi olamayanların ürettikleri makes kesbetmez.

Değerlerin en üstünü samimiyet ve tevazudur.

 Her şeyin geçici olduğunu hatırlayarak yaşamak..

bu geçicilik aynasında

kendimizin en iyi fotoğrafını çekmek: İŞTE HAYAT!

 

Niyetlerimiz şüphesiz önemlidir.

 Eksiklerimiz her zaman olacaktır.

 Cesaret bizi YIĞIN’dan ayıracaktır.

Tabii, BİLGİ ile cesaret edeceğiz.

Pozitivist bir anlayışla, BİLGİ GÜÇTÜR demeyip BİLGİ ERDEMDİR,

 BİLGİ YAŞAMIN GEÇİCİLİĞİNİ FARK ETMEKTİR

BİLGİ, BİGELİKTİR diyebilmeli ve öyle de yaşayabilmeliyiz.

 

Türkiye canlı bir ülke oldu.

Capcanlı.

Biz gençler de bu canlılığın en büyük payesine sahibiz bence.

Mevlana ve Yunus Emre , niçin hala hayırla anılıyorlar?

Çünkü onlar GERÇEK BİR GİRİŞİMCİYDİLER.

Çünkü onlar DEĞER ÜRETTİLER.

Çünkü onlar , SEVGİNİN GÜCÜyle iş yaptılar.

 

(Günümüzün girişimcilik anlayışı para kazanmak üzerine kurulu,

Ama eskiden gönül zenginliği ve cömertlik üzerine kuruluydu.

Çünkü nefsini bilen rabbini bilirdi. )

Büyük düşünmekten kastım, Allah dostu olmaya niyet etmek ve bunun bedelini ödemek.

Dost olmak. Dosta sadık olmak.

İşte GERÇEK GİRİŞİMCİLİK budur.

Girişimcilik kullara kul olmayıp,

Hakka kul olmayı en güzel şeref ve yol bilmektir.

 

Dünyadan giderken l halkın seni nasıl uğurladığına bakma,

Gittiğin yerde nasıl karşılandığına bak!

 

Sevgi sizinle olsun.

Sevelim, güzelleşelim : )

GENÇ dostlara selam olsun!

Sevelim, gençleşelim.

 

Erzurum’dan Mustafa İJAZ